ÖRDEK HACI

ÖRDEK HACI

MEHMET DEDE

Ördekhacı Köyü’nden olmadığı halde yaşamını Ördekhacı’da sürdüren Mehmet Dede 1308 yılında (tahmini 1891) doğmuş 1952 yılında da ölmüştür. Babasının adı Resul annesinin adı Reyhan’dır. Tacim Dede, Şeker Dede ve Gülizar Ana Mehmet Dedenin kardeşleridir. Gülizar ana köyümüz dedelerinden Gül Mustafa Dede’nin annesidir. Gönülsüz, isteksiz verilen yemekleri kabul etmeyen, verilen paralarda da eğer haram bir katkı varsa almayan Mehmet Dede’nin bir çok kerametleri vardır. Bunların bazıları şunlardır; Mehmet Dede, uzunca bir süre köyden ayrılır. Köye dönüşünde çayır biçenlerin yanına gelir. Çayırdakiler dedenin ayaklarını yıkadıkları sırada kurşun izleri görürler, ayaklarının her tarafına da kara sakız yapıştırmıştır. Dedeye bunlar ne diye sorarlar. Dede de  “harpten geliyorum askerlerin önüne geçtim” diye cevaplar.  Mehmet Dede ile köyümüz dedelerinden Gül Mustafa Dede bir gün bir yolculuğa çıkıyorlar. Yolculuk sırasında dinlenmek üzere bir yerde oturuyorlar. Mehmet Dede  Gül Mustafa Dede'ye şöyle der. “ Biliyor musun biz buradaki kilisede çok ibadet ederdik” Dedenin bahsettiği yer dümdüz bir alandır ve kiliseye benzer hiçbir iz ya da kalıntı da yoktur. Çok seneler sonra o bölgede arkeolojik kazılar yapılır ve bu kazılar sonucunda orada kilise kalıntıları bulunur.

Köyün gençlerinden bazıları çobanın koyununu çalarlar ve kesip yerler. Akşam olup, da köye döndüklerinde Mehmet Dede’ye rastlarlar. Gençlerin yanında olmamasına rağmen gönül gözüyle olayı gören Mehmet Dede şöyle der. “Onurunuzu kaybetmişsiniz. Nerede düşürdünüz?” . Gençler hatalarını anlarlar.  Yine bir gün sabaha kadar zikir yaptığı sırada “vatan yanıyor, vatan yanıyor. Menderes askerlerimi Kore’ye yollama” demiş. Köylüler Menderes ve Kore adlarını ilk defa duymaktadırlar. Bu yüzden bir anlam veremezler. Gerçek sonra anlaşılır. Şehre inenler gerçeği anlıyorlar. Yıl 1950’ dir. Menderes başbakandır ve Kore’ye Türk askerlerini göndermiştir. Bir çok kerametleri olan Mehmet Dede’nin ölüm hali de ayrı bir keramettir. Mehmet Dede hasta ve yatakta yatmaktadır. Birden yataktan fırlar ve odanın ortasında döner. “Çarkıfelek ettim gidiyorum” der ve tekrar yatağına uzanır. Elini ağzına götüren Mehmet Dede bir şey çıkararak yastığın altına koyar ve yorganı başına çeker. Orada bulunanlar onun öldüğünü anlarlar. Köylüler cenaze masraflarını aralarında toplayarak Mehmet Dede’yi defnederler. Odasını toplamaya gittiklerinde yastığın altında yetmiş kuruş bulurlar. Bu para cenaze defnedilirken harcanan para kadardır. Mehmet Dede’ nin ölümünden 24 - 25 sene sonra mezarının onarımı gerekmiş. Bu amaçla mezarını açanlar merak ettiklerinden tabutu da açarlar. Gördükleri manzara şudur: Kefen ilk günkü gibi temiz ve bembayaz durmaktadır. Tahtalar bile yeni kesilmiş gibi temiz durmaktadır. 

O gece mezarı açanlardan her birinin hayvanlarından biri sebepsiz yere ölür. Gül Mustafa Dede gece uyanır ve bu durumu şöyle değerlendirir: “Cana vermedi mala verdi”.

Kaynak : MUSTAFA ERDEM (Gül Mustafa Dede)